EKONOMİK PROBLEMLER VE SOSYAL HAYATA YANSIMALARI: YOKSULLUK, İŞSİZLİK VE TEFECİLİK IV. DİN ŞURASI, Ankara-2009

ÖZET
A. Kavramsal çerçeve 
Kanaatimizce öncelikle kavramsal düzeyde düşünerek ve sorgulayarak başlamalıyız. Zira bu çağda zaman önceki çağlardan çok daha hızlı akmakta ve kavramlar dünyasını da aynı hızda değiştirmektedir.
1. Bu konuda en önemli örnek başlıktaki kavramlaştırma ile ilgilidir. İktisat yerine ekonomi terimi kullanılmaya başlanmış ve iktisat kelimesine yüklenen mânâ da değişim geçirmiştir. Oysa iktisat ve ekonomi, farklı iki dile ve farklı iki düşünüş biçimine ait kavramlar olarak, dilin düşünüşe etkisi sebebiyle, farklı ve hatta bazen zıt kavramlardır. Gerçekten, eski çağlarda “iktisat etmek”; “muktesit olmak” yani iktisatlı davranmak anlamına gelmekteyken, günümüzde iktisat etmek ortadan kalkmış, “iktisat yapmaya” yani “ekonomi ile ilgilenmeye” dönüşmüştür.
İktisatçı olmakla ekonomist olmak arasındaki en önemli fark şudur: Bir “iktisatçı” harcamaları artırmayı savunamaz, zira bu iktisatlı yaşamaya ve bu anlamda iktisatçılığa zıttır. Oysa bir ekonomist, bir ekonomik model kurarak, harcamaların artırılmasını savunabilir. Nitekim savunmaktadır da. Gerçekten günümüzde, “ekonomi” demek, harcama demektir. Harcama ise “sarf” yani “israf” demektir. Bu sebeple “harcama ekonomisi” anlamında “sarf” yani “israf ekonomisi”nden söz edilebilir, ama geçmişte de bu gün de “israf iktisadı” denemez. Zira israf ve iktisat birbirine zıttır.
2. Ekonomi ilminin tarifi de oldukça tartışmaya açıktır: Gizli bir ideoloji ile maluldür. Materyalist bir yaklaşım içermektedir.